SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Türkistan Birliği ne oldu?

Yazının Giriş Tarihi: 26.04.2025 14:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.04.2025 14:02

Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) ilk zirve toplantısı Ankara’da 1992’de, ikincisi İstanbul’da 1994’te yapılmıştır. Başlangıçta TDT adı yoktur, bunun yerine “Türk Dili Konuşan Devletler” gibi bir ad vardır. Ad her şey demek değildir. Ancak SSCB’den yani Komünist sömürge döneminin bakiyesi olan kadrolar, Türk devletlerinde 1991’den beri karar ve yetki sahibi olmuştur. O kadrolar komünist idarenin telkinleri ile kendilerinin, Türk oldukları hakkında uzun süren bir tereddüt dönemi yaşamışlardır.

Orta ve Batı Türkistan’da tesis edilen dört devlet (Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan) aslında Stalin tarafından icat edilmiştir. Çünkü bu dört devlet ile Türkistan adı ortadan kalkmıştır. Hiçbir ciddiyeti olmayan sınırlar çizilmiştir. Özbekistan sınırları bütün Özbek Türklerini, Kırgızistan sınırları ise bütün Kırgız Türklerini kapsamamıştır. Konuştukları Türkçenin daha çok farklılaşması için ne lazımsa yapılmıştır.

Türkistan, iki yüzyıl yakın bir dönem Rus sömürgesi olmuştur. Zaten zayıf olan Müslümanlık ve Türklük bilinci, aidiyet duygusu adeta yok edilmiştir. SSCB çöktüğünde bu ülkelerin başında olan komünist kadrolar, buna inanmakta zorluk çekmişlerdir. Rusya federasyonundan bile daha sonra bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bağımsızlık ise daha çok görüntüde kalmıştır. En başta kurucu/kurtarıcı liderleri ve üzerinde ay yıldız olmayan (Özbekistan hariç) bayraklar icat etmişlerdir. Türkmenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Saparmurat Türkmenbaşı bu konularda Türkiye’yi örnek almıştır. Her hafta birkaç yere törenle onun adı verilmiş, heykelleri dikilmiş ve Ruhnama adını verdiği biraz da kutsal saydığı kitabı “Türkmenistan’ın milli/dini kitabı” gibi bir şey yapılmıştır.

Türkistan devletleri kurulduğunda Fetö’ye maruz kalmışlardır. Komünizmden sonra Fetö’ye maruz kalmak yaşadıkları felaketi arttırmıştır. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, “İran kaynaklı akımlar ve Selefîlik tehdidine karşı Türkistan’da Fetö’ye yardım edilmesinin bir devlet politikası olduğunu” müjdelemiştir.

Türkistan’da Şii/Alevi nüfus yok gibidir. Dolayısıyla İrani akımların Türkistan’da sosyal bir zemini yoktur. Her ne kadar Özbekistan gibi yerlerde Fars dilli Tacikler var ise de onların yüzü Tahran’a dönük değildir. Fetö’nün Türkistan’da İrani akımlara karşı bir çare olarak tasarlanması da gerçekçi değildir. Selefi akımlar için Türkistan daha elverişli bir zemindir. Demirel’in açıklamaları ile Türkiye için, Türkistan’da hem İrani hem de Şii akımlar bir tehdit olarak ilan edilmişlerdir. Türkistan’da Fetö’ye verilen desteğin meşruluğu için İrani ve Selefi akımların bir tehdit olarak görülmesi icap etmiştir. Ancak 1993/1994’te Özbekistan diktatörü İslam Kerimov, bütün dini faaliyetleri bu arada Fetö’nün faaliyetlerini yasaklamış okullarını kapatmıştır. Fetö tarafından bu ülkelerin AB ile böyle bir anlaşma yaptıkları görüşü, Fetö’yü aşırı abartmak gibi görünmektedir. Fetö en çok Kırgızistan’da etkiliydi, diğer üç ülkede benzeri bir etkiye sahip olmamıştır.

Türkistan devletlerinin AB ile yaptıkları anlaşmaya bağlı olarak, Rum kesimini bütün Kıbrıs’ın temsilcisi olarak saymaları ve Rum Kesimi’ne büyükelçi tayin etmeleri, TDT’nın varlık amacını epeyce hırpalamıştır. Pek çok kimse bu bunu, Rusya’ya karşı duydukları korkuyla karışık bağlılığın bir sonucu olarak gördüğü gibi Rusya’ya karşı Türkiye’nin kendilerini koruyamayacağı ve kalkınmaları için ihtiyaç duydukları desteğe, Türkiye’nin yeterli olmadığı inancı ile açıklamıştır.

TDT’na üye olmayı bile kendi tarafsız dış siyasetine uygun görmeyen bir Türkmenistan, o tarafsız siyasetini terk edip Rumlara elçi göndermiştir. Türkiye’nin desteği ile Azerbaycan’ın Karabağ’ı kurtardığı bir zamanda, Rusya’ya karşı Türkiye bize yetmez tezi inandırıcı değildir. Kazakistan’ın Kuzey Batı kesiminde Rus nüfusunun olması, Özbekistan’da Karakalpakistan Özerk Cumhuriyetinin olması bu ülkelerin bölünme kaygısıyla Rumlardan yana oldukları görüşü de makul değildir. Çünkü muhtemel bir bölünme tehdidine karşı AB bu ülkeleri nasıl koruyabilir? Ukrayna’yı Rusya’ya karşı koruyamayan AB, Özbekistan’ı ve Kazakistan’ı nasıl koruyacaktır?

Doğu Türkleri (Türkistan) ile Batı Türkleri (Türkiye ve Azerbaycan) arasında bin yılı aşan bir coğrafi, siyasi ve hatta kültürel bir ayrılık vardır. Bu ayrılığın kısa bir sürede hem de SSCB’nin yetiştirdiği kadrolarla giderilmesi mümkün değildir. Ancak Doğu ve Batı Türklerinin, ülkelerinin yakınlığını temin edecek olan TDT gibi kuruluşları ve onların yaptıkları küçümsenmemelidir. Başta alfabe birliği olmak üzere, Doğu ve Batı arasında yakınlığı temin edecek olan bu adımlar zamanla daha kalıcı birliklere zemin olacaktır. Zamanın akışı bu yöndedir. Türkistan devletleri istese de bu akışı engelleyemezler. Belki geciktirebilirler.

Türkistan birliği görüşü, Türkçü, ırkçı bir görüş sayılır mı? Böyle bir görüş takıntıdır ve gerçekçi değildir. Türkistan’da Türkler birlik olamadığı için iki yüzyıl Rus sömürgesi oldular. Türklerin birlik olma isteği İslam’a aykırı ise ayrılıkçı olmaları ve Rusya’ya karşı çaresiz kalmaları mı İslami görüştür? Böyle akıl dışı bir iddia olmaz. Türkler Müslümandır. Müslümanların birliğini savunanların, Türkler söz konusu olduğunda, ırkçılık olmasın diye Türklerin birliğine itiraz etmeleri Müslümanların birliğine suikasttır ve doğrudan doğruya sömürgecilerin işini kolaylaştırmaktır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.