Askeri darbenin tarifi elbette birden fazladır. Askeri darbenin sebepleri de birden çoktur. Türkiye gibi zengin askeri darbe tecrübesine sahip olan bir ülkede, 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesini bu nedenle tek bir sebeple, o dönemde iktidar olan Demokrat Parti’nin yanlışları ile ya da darbecilerin Türkiye’yi yönetme isteği ile sınırlandırmak hayatın gerçeklerinden kopmak demektir.
Her şeyden önce milletin özgür iradesiyle ortaya çıkan bir siyasi iktidara karşı, darbe yapmak doğrudan milletin iradesine, milletin seçme hakkına karşı işlenmiş bir suçtur. Millet tarafından seçilmiş olan bir iktidara darbe yapmak, doğrudan isyandır ve eşkıyalık örneğidir. Darbeciler kendilerinde darbe yapma hakkını nasıl görmüşlerdir?
Darbeciler, uzun yıllar dönemin muhalefeti (CHP ve basın) tarafından, Demokrat Parti’ye (DP) karşı diş biler duruma getirilmişlerdir. Aldıkları askeri eğitimde, millet iradesi meşruiyet kaynağı değildir. Milletin yaptığı seçim basit ve önemsiz bir formalitedir. Esas meşruiyet sebebi kemalizmdir. Darbeciler kemalizm terimi yerine Atatürkçülük demeyi tercih etmişlerdir. Kemalizmin çizgisinden en küçük bir ayrılık, devrilmeyi, düşman muamelesi görmeyi icap ettirmiştir. Kemalizm hiçbir zaman seçilmemiş, milletin takdirini kazanmamış olduğundan, seçme ve seçilme hakkının bir önemi yoktur. Dolayısıyla milletin bir önemi yoktur. Önemli olan Türk milletine rağmen kemalizmdir.
Seçilmiş DP iktidarına karşı, ikinci planda hatta emir alan memur durumunda olmayı askeri cenah hiçbir zaman içine sindirememiştir. Hatırlanmalıdır ki dönemin şartlarında Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanına bağlıdır. Doğrudan Başbakanın muhatabı bile değildir. 1923’te askeri bir cumhuriyet olarak başlayan tek parti iktidarından sonra, DP iktidarı döneminde askeri cenahın ikinci plana düşmesini, askeri cenah içine sindirememiştir. Dolayısıyla kendilerine göre, DP iktidarından öç alma hakkı doğmuştur.
Askeri cenah aynı zamanda kendisini ülkenin sahibi, kemalizmin mirasçısı ve muhafızı olarak görmüştür. 27 Mayıs Darbesinin resmiyette iki numarası olan Cemal Madanoğlu (D.1907-Ö.1993) anılarında, DP 14 Mayıs 1950’de iktidara geldikten sonra Türkiye’de ezanı yeniden Arapça okuttuğu gün “iktidarı devirmeye karar verdiklerini” anlatmıştır. Çünkü dönemin asker sınıfı, Türk milletine ve onun değerlerine bağlı değildir. Yalnızca CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’ya ve onun altı okuna (ilkelerine) bağlılık duymaktadır. Böyle eğitim almışlardır. Orduda kalmaları ve terfileri de buna bağlı olduğu gibi, CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’ya sadakatleri ölçüsünde yeniden ülke yönetiminde hak sahibi olacakları hayali içindedirler.
Türkiye 1952’den itibaren NATO üyesidir. Bunun anlamı, Türkiye NATO’ya üye olduktan sonra ABD istihbaratı (CIA) Türkiye ordusunun adeta içinden geçmiş, NATO tatbikatları, eğitimleri bahanesiyle çok sayıda subayı devşirmiştir. 27 Mayıs Darbecilerinin hemen hepsi NATO/ABD eğitimlidir. Darbeden hemen sonra yayınladıkları bildirilerde Türk halkına değil, NATO’ya bağlılıklarını ilan etmişlerdir. Bu yüzden 27 Mayıs Darbecileri fena halde Amerikancıdırlar.
27 Mayıs Darbecilerinden Alpaslan Türkeş (D.1917-Ö.1997), NATO eğitimi için ABD’ye gittiğinde derslerine hoca sıfatıyla giren Fred Haynes, 27 Mayıs Darbe gününde de Ankara’da ABD askeri ataşesidir. Aytunç Altındal’ın Haynes ile görüşerek yazdığı anılarına göre, 27 Mayıs Darbe sabahında, Haynes kendi özel aracıyla Alpaslan Türkeş’i radyo evine götürmüş, Türkeş’te orada “Darbe Bildirisini” okumuştur.
Haynes’in darbecilere iyiliği, bununla sınırlı kalmamış, Darbenin ilk günü ABD elçiliğine giden Türkeş, memur maaşlarını ödemek için bile hazinede para olmadığını bu yüzden acilen 50 Milyon Doların ödenmesini isteyince, Haynes’in aracılığı ile ABD hükümeti derhal 50 Milyon Doları göndermiştir. Böylece sıkı Amerikancı olarak bilinen DP iktidarına karşı daha sıkı Amerikancı olan 27 Mayıs Darbecilerini ABD desteklemiştir. Amerikancıların ABD’ye gösterdiği sadakati, ABD hiçbir zaman Amerikancılara karşı göstermemiştir. Daima bir Amerikancı grubu ya da partiyi diğer Amerikancı gruba, partiye karşı kullanmıştır.
27 Mayıs Darbesinin 65. Yıl Dönümü için yapılan bir törende konuşan Taha Akyol, “Demokrasi eksiliği Darbeleri getirdi” gibi bir iddiayla darbecileri değil adeta darbe mağduru olan DP iktidarını suçlamıştır. (Karar Gazetesi, 27-05-2025)
Böyle akla ziyan iddialar bilime, tarihin somut verilerine aykırıdır. Aynı zamanda tarihin darbeciler hesabına tahrif edilmesidir. Bununla beraber, bugünün iktidarını yeni bir darbe ile tehdit etmektir. Çünkü geçmişte “demokrasi eksikliğinden darbe olmuş” ise bugünün iktidarına karşı da sürekli “demokrasi eksik kalıyor” diyerek, günümüzde muhtemel darbe heveslilerini kışkırtmış onlar için de bir meşruiyet sebebi icat etmiştir.
Her iktidarın yanlışı olur. Yanlışı olmayan iktidar düşünülemez. Ancak iktidarın yanlışının hesabını soracak olan millettir. Millet bu hesabını sandıkta seçimlerde sorar. Bunun yerine yeni bir ABD yönlendirmesiyle, iktidar yanlış yapıyor, demokrasinin eksiklikleri var diye, darbeye heveslenenler ve onlara akıl verenler, darbe gecesinde bu cürümlerinin hesabını öderler. Darbeleri, iktidarlar değil muhalefet yapar. Tarihen sabittir ki her askeri darbenin içinde olan CHP nedeniyle, askeri okullarda millete değil bir kişiye CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’ya bağlılığı temel alan eğitim nedeniyle, Türkiye’de her zaman darbe ihtimali vardır.
KAYNAKÇA
Abdi İpekçi-Ömer Sami Coşar, İhtilalin İç Yüzü ve 27 Mayıs.
Alpaslan Türkeş, 27 Mayıs ve Gerçekler, İstanbul 2000.
Aytunç Altındal, Türkiye’de ve Dünyada Casuslar, İstanbul 2019.
Cemal Madaoğlu, Anılar, İstanbul 1982.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Selami Saygın
Türkiye'de her zaman darbe olur
Askeri darbenin tarifi elbette birden fazladır. Askeri darbenin sebepleri de birden çoktur. Türkiye gibi zengin askeri darbe tecrübesine sahip olan bir ülkede, 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesini bu nedenle tek bir sebeple, o dönemde iktidar olan Demokrat Parti’nin yanlışları ile ya da darbecilerin Türkiye’yi yönetme isteği ile sınırlandırmak hayatın gerçeklerinden kopmak demektir.
Her şeyden önce milletin özgür iradesiyle ortaya çıkan bir siyasi iktidara karşı, darbe yapmak doğrudan milletin iradesine, milletin seçme hakkına karşı işlenmiş bir suçtur. Millet tarafından seçilmiş olan bir iktidara darbe yapmak, doğrudan isyandır ve eşkıyalık örneğidir. Darbeciler kendilerinde darbe yapma hakkını nasıl görmüşlerdir?
Darbeciler, uzun yıllar dönemin muhalefeti (CHP ve basın) tarafından, Demokrat Parti’ye (DP) karşı diş biler duruma getirilmişlerdir. Aldıkları askeri eğitimde, millet iradesi meşruiyet kaynağı değildir. Milletin yaptığı seçim basit ve önemsiz bir formalitedir. Esas meşruiyet sebebi kemalizmdir. Darbeciler kemalizm terimi yerine Atatürkçülük demeyi tercih etmişlerdir. Kemalizmin çizgisinden en küçük bir ayrılık, devrilmeyi, düşman muamelesi görmeyi icap ettirmiştir. Kemalizm hiçbir zaman seçilmemiş, milletin takdirini kazanmamış olduğundan, seçme ve seçilme hakkının bir önemi yoktur. Dolayısıyla milletin bir önemi yoktur. Önemli olan Türk milletine rağmen kemalizmdir.
Seçilmiş DP iktidarına karşı, ikinci planda hatta emir alan memur durumunda olmayı askeri cenah hiçbir zaman içine sindirememiştir. Hatırlanmalıdır ki dönemin şartlarında Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanına bağlıdır. Doğrudan Başbakanın muhatabı bile değildir. 1923’te askeri bir cumhuriyet olarak başlayan tek parti iktidarından sonra, DP iktidarı döneminde askeri cenahın ikinci plana düşmesini, askeri cenah içine sindirememiştir. Dolayısıyla kendilerine göre, DP iktidarından öç alma hakkı doğmuştur.
Askeri cenah aynı zamanda kendisini ülkenin sahibi, kemalizmin mirasçısı ve muhafızı olarak görmüştür. 27 Mayıs Darbesinin resmiyette iki numarası olan Cemal Madanoğlu (D.1907-Ö.1993) anılarında, DP 14 Mayıs 1950’de iktidara geldikten sonra Türkiye’de ezanı yeniden Arapça okuttuğu gün “iktidarı devirmeye karar verdiklerini” anlatmıştır. Çünkü dönemin asker sınıfı, Türk milletine ve onun değerlerine bağlı değildir. Yalnızca CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’ya ve onun altı okuna (ilkelerine) bağlılık duymaktadır. Böyle eğitim almışlardır. Orduda kalmaları ve terfileri de buna bağlı olduğu gibi, CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’ya sadakatleri ölçüsünde yeniden ülke yönetiminde hak sahibi olacakları hayali içindedirler.
Türkiye 1952’den itibaren NATO üyesidir. Bunun anlamı, Türkiye NATO’ya üye olduktan sonra ABD istihbaratı (CIA) Türkiye ordusunun adeta içinden geçmiş, NATO tatbikatları, eğitimleri bahanesiyle çok sayıda subayı devşirmiştir. 27 Mayıs Darbecilerinin hemen hepsi NATO/ABD eğitimlidir. Darbeden hemen sonra yayınladıkları bildirilerde Türk halkına değil, NATO’ya bağlılıklarını ilan etmişlerdir. Bu yüzden 27 Mayıs Darbecileri fena halde Amerikancıdırlar.
27 Mayıs Darbecilerinden Alpaslan Türkeş (D.1917-Ö.1997), NATO eğitimi için ABD’ye gittiğinde derslerine hoca sıfatıyla giren Fred Haynes, 27 Mayıs Darbe gününde de Ankara’da ABD askeri ataşesidir. Aytunç Altındal’ın Haynes ile görüşerek yazdığı anılarına göre, 27 Mayıs Darbe sabahında, Haynes kendi özel aracıyla Alpaslan Türkeş’i radyo evine götürmüş, Türkeş’te orada “Darbe Bildirisini” okumuştur.
Haynes’in darbecilere iyiliği, bununla sınırlı kalmamış, Darbenin ilk günü ABD elçiliğine giden Türkeş, memur maaşlarını ödemek için bile hazinede para olmadığını bu yüzden acilen 50 Milyon Doların ödenmesini isteyince, Haynes’in aracılığı ile ABD hükümeti derhal 50 Milyon Doları göndermiştir. Böylece sıkı Amerikancı olarak bilinen DP iktidarına karşı daha sıkı Amerikancı olan 27 Mayıs Darbecilerini ABD desteklemiştir. Amerikancıların ABD’ye gösterdiği sadakati, ABD hiçbir zaman Amerikancılara karşı göstermemiştir. Daima bir Amerikancı grubu ya da partiyi diğer Amerikancı gruba, partiye karşı kullanmıştır.
27 Mayıs Darbesinin 65. Yıl Dönümü için yapılan bir törende konuşan Taha Akyol, “Demokrasi eksiliği Darbeleri getirdi” gibi bir iddiayla darbecileri değil adeta darbe mağduru olan DP iktidarını suçlamıştır. (Karar Gazetesi, 27-05-2025)
Böyle akla ziyan iddialar bilime, tarihin somut verilerine aykırıdır. Aynı zamanda tarihin darbeciler hesabına tahrif edilmesidir. Bununla beraber, bugünün iktidarını yeni bir darbe ile tehdit etmektir. Çünkü geçmişte “demokrasi eksikliğinden darbe olmuş” ise bugünün iktidarına karşı da sürekli “demokrasi eksik kalıyor” diyerek, günümüzde muhtemel darbe heveslilerini kışkırtmış onlar için de bir meşruiyet sebebi icat etmiştir.
Her iktidarın yanlışı olur. Yanlışı olmayan iktidar düşünülemez. Ancak iktidarın yanlışının hesabını soracak olan millettir. Millet bu hesabını sandıkta seçimlerde sorar. Bunun yerine yeni bir ABD yönlendirmesiyle, iktidar yanlış yapıyor, demokrasinin eksiklikleri var diye, darbeye heveslenenler ve onlara akıl verenler, darbe gecesinde bu cürümlerinin hesabını öderler. Darbeleri, iktidarlar değil muhalefet yapar. Tarihen sabittir ki her askeri darbenin içinde olan CHP nedeniyle, askeri okullarda millete değil bir kişiye CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’ya bağlılığı temel alan eğitim nedeniyle, Türkiye’de her zaman darbe ihtimali vardır.
KAYNAKÇA
Abdi İpekçi-Ömer Sami Coşar, İhtilalin İç Yüzü ve 27 Mayıs.
Alpaslan Türkeş, 27 Mayıs ve Gerçekler, İstanbul 2000.
Aytunç Altındal, Türkiye’de ve Dünyada Casuslar, İstanbul 2019.
Cemal Madaoğlu, Anılar, İstanbul 1982.